Şeytana Neden Mühlet Verildi?

Siyami Akyel/Milli Gazete

Kur’an-ı Kerim’de Bakara Sûresi’nde ilk insan ve ilk peygamber Adem Aleyhisselam’ın yaratılışı, meleklere arz edişi, meleklerin saygı secdesinde bulunması, şeytanın kibirlenerek bunu reddedişi ve kâfirlerden oluşu detaylı şekilde anlatılarak şöyle buyurulmaktadır:

“Hani Rabbin meleklere: ‘Muhakkak ben yeryüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza memur) bir halife yaratacağım’ demişti. Melekler, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz seni yüceltiyor ve seni devamlı takdis ediyoruz’ dediler. Allah, ‘Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim’ dedi.

Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek ‘Eğer sözünüzde sâdıksanız bana şunların adlarını söyleyin’ buyurdu.

Melekler, ‘Biz seni tenzih ederiz. Senin öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Muhakkak her şeyi bilen hâkim ancak sensin’ dediler.

(Allah), ‘Ey Âdem! Onlara eşyanın adlarını haber ver’ buyurdu. Âdem eşyanın adlarını haber verince, Allah, ‘Ben size demedim mi idi ki, göklerin ve yerin gaybını ben bilirim. Açıkladığınız ve gizlediğiniz her şeyi de ben bilirim!’ diye buyurdu.

Hani meleklere, ‘Âdem’e (hürmet için eğilerek) secde edin’ demiştik de, İblis’ten maada bütün melekler hemen secde etmişlerdi. İblis, secdeden kaçındı; büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. Dedik ki: ‘Ey Âdem! Sen eşinle birlikte cennette yerleşin. Ve onun nimetlerinden istediğiniz yerden ikiniz de bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz’! Derken, şeytan oradan ikisinin de ayaklarını kaydırdı ve onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de ‘Birbirinize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar yerleşecek yer ve geçim vardır’ dedik. Nihayet Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler belleyip aldı (ve bunlarla tövbe etti.) O da tövbesini kabul buyurdu. Çünkü tövbeleri çok çok kabul buyuran merhametli ancak O’dur. Oradan hep beraber inin. Eğer benden size bir yol gösteren gelirse bilin ki, benim yol göstericime tâbi olanlar için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır’ dedik.” (Bakara, 30-38).

Bakara Sûresi’nin ilgili ayetlerinde aslında ilk yaratılış, yaratılış aşamasında itaat ve isyan, cennette imtihan ediliş ve yeryüzüne indirilişin özeti sunulmaktadır. Bu, tam anlamıyla imtihan alanının kurgulanışı hakkında da temel bilgileri ihtiva etmektedir.

Allah-u Teâlâ’nın meleklerden saygı göstermelerini istemesi süreciyle birlikte melekler itaat etmiş, şeytan isyan etmiştir. Şeytanın bu itirazdan sonra kâfirlerden olması ise şöyle bildirilmektedir: “Hani biz meleklere Âdem’e secde edin (saygıyla eğilin) demiştik de bütün melekler secde etmişlerdi. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi ve kâfirlerden oldu” (Bakara Sûresi, 34).

Şeytan, kibir ve isyan ile kâfirlerden olduktan sonra Allah-u Teâlâ’dan mühlet istemiştir. Şeytanın mühlet istemesi ve birinci sur üfürülünceye kadar mühlet verilmesi Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “İblis, ‘Ey Rabbim! Öyleyse, bana insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver!’ dedi. Allah Teâlâ, ‘Peki! Sen, malûm vaktin gününe (yani Birinci Sur üfürülünceye kadar) mühlet verilenlerdensin!’ buyurdu. İblis, ‘Ey Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki ben de muhakkak surette, yeryüzünde onlara (günahlardan) süslemeler yapacağım ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak içlerinden ihlâslı kulların müstesna!’ dedi. Allah Teâlâ buyurdu ki: İşte bu (koruması) üzerime olan dosdoğru bir yoldur. Evet! Hakikaten benim kullarımın üzerinde senin hiçbir hükmün yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna! Şüphesiz cehennem de, o azgınların hepsine vaat olunan yerdir” (Hicr Sûresi, 36-43).

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Şeytan mühlet isterken “Ey Rabbim!” diye hitap etmektedir. Şeytanın ilahlık iddiası yoktur. Şeytanın kibri, yeni yaratılan insanla kendisini mukayesesi sonucu ortaya çıkan, yaratılanlar arasındaki üstünlük anlayışıyla alakalıdır. Kur’an-ı Kerim’in beyanına göre şeytan, insanın topraktan, kendisinin de ateşten yaratıldığını (A’raf Sûresi 12, Sâd Sûresi 76) ve ateşten yaratılmayı topraktan yaratılmaya üstün tuttuğu için isyan etmiştir.

Şeytanın kibirlenip Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı gelerek kâfirlerden olması (Bakara, 34) aslında hak ve bâtılın, iyiyle kötünün, müminle kâfirin, mazlumla zalimin arasındaki mücadelenin başlangıç noktasıdır ve şeytana verilen mühlet insanı da içine alacak şekilde genişletilmiştir.

Şeytana verilen mühlet hem zamanla hem de iradeye etkisi noktasında sınırlıdır ve imtihan alanıyla bağlantılıdır. Şeytanın insanın iradesi üzerinde icbârî etkisi yoktur; sadece telkin ederler. Ancak şeytanın telkin ederken her türlü yalan ve yönlendirmeyi yaptığı gerçeği unutulmamalıdır. “Kur’an okuyacağın vakit, (evvelâ) o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın! (Eûzü çek!). Hakikat bu ki, iman edip de Rablerine gönül bağlayanlar üzerinde onun zorlayıcı gücü yoktur” (Nahl Sûresi, 99), “Allah’a iman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Küfredenlerse şeytan yolunda cenk ederler. O halde siz, şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır” (Nisa Sûresi, 76) ve Sad Sûresi 82-83, Nahl Sûresi 99-100 gibi ayetlerde bu gerçek vurgulanmaktadır.

Hatta şeytanın âhiret gününde kendini temize çıkarmak için şöyle diyeceği bildirilmektedir: “Şüphesiz Allah, size gerçeği va’d etti. Ben de size va’d ettim. Ama size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım; siz de hemen bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kötülemeyin, kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Doğrusu ben, sizin bundan önce beni Allah’a şerik koşmanızı tanımadım. Muhakkak ki, zalimlere acıklı bir azap vardır” (İbrahim Sûresi, 22).

Allah-u Teâlâ, dilese şeytanın isyanının cezasını hemen verebilirdi. Cezanın hemen verilmemesinin hikmetleri vardır. Birinci sebep, Allah-u Teâlâ’nın cezalandırma güç ve kuvvetine sahip olmasıdır. Bu güç ve kuvvetin zaman ve mekânla mukayyet olmaması, istediği zaman cezalandırabilme kudretini haiz olması, büyüklüktür, sonsuz özgüvendir.

Allah-u Teâlâ’nın şeytana mühlet vermesi, mühletin bitiminde hesabı görebilecek güce sahip olması demektir. “Dönüşünüz ancak Allah’adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Hûd Sûresi, 4) ayeti bu kudrete işaret eder. İşte bu, tam manasıyla mutlak güçtür, ilahlıktır.

İkinci sebep ise imtihan alanının kurgulanmasıyla alakalıdır. İmtihan zıtlıklarla kâimdir. Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de, şer ile de deniyoruz/sınıyoruz. Ancak bana döndürüleceksiniz” (Enbiya Sûresi, 35) ayetinde anlatılmaktadır.

Şeytanın kontrolünü kaybedip isyan etmesi, cehaletini ortaya dökmesi ve isyan ederek kâfirlerden olması, insana verilen önemi kıskanmasıyla temeyyüz etmiştir. Bu bakımdan cehaletin atası şeytan aleyhilla’nedir.

+ There are no comments

Add yours